Demli bir çay kıvamında akıp gidiyor gözlerimden yüzün
Sesin ki
Çoktan silinmiş uykularımdan
Kanıyorsun…
Kalbimden parça parça kopup
Bir boşluğa dökülüyorsun
Yara gibi!
Demli bir çay kıvamında akıp gidiyor gözlerimden yüzün
Sesin ki
Çoktan silinmiş uykularımdan
Kanıyorsun…
Kalbimden parça parça kopup
Bir boşluğa dökülüyorsun
Yara gibi!
Sen gittin
Nisan tam dört kez gelip geçti
Şubat bir kaç kez üşütüp geçti
Hastalandım
Yataklara düştüm
Sonra eylül geldi
Sarardı yine dönüşünü bekleyen mavi
Yalan yok!
Bazen içimdeki seni
tek nefeste öldürmek geçti
Neyse ki Nisan çabuk geldi
Bir ara nefesim kesildi
Biraz dinlendim
Limonlu çay içtim
Kuşları seyrettim
Sonra…
Sonra yağmur yağdı işte!
Yağdı
Yağdı
Hiç durmadı
Kabuğu çatlıyor kalbimin
Böcekler, böcekler…
Şimşek çakıyor, pencerem ıslak!
Göz çukurlarımda bir böcek
İki, üç…
Beş, altı böcek
Çok böcek
Perdeleri okşuyor rüzgar!
Kirpiklerim titriyor
Göz kapaklarım kapandı kapanacak
Üşüyorum!
Rüzgar içeride
Kirpiklerim Korkak
Çok korkak!
Bir böceğe battı batacak
Kesiyorum kirpiklerimi
Ölme böcek!
Gözlerim kapanıyor
Pencereyi örtmem gerek
Yağmur bana kadar yağacak!
Biraz aşktan bahsedeyim size
Kırık bir kolun defalarca yanlış kaynaması gibi sıradan
Ve katili mahçup
Yalnızlıktan
Sonra
Gidip bir çay içeriz birlikte
Belki Eylül de gelir
Sararmış hüzünlerini toplarız yüzümüzün
Kim bilir
Belki de elimi tutarsınız
Yürürüz
Sadece ucu kesik bir ip vardı elimde
Ya uçurtmamı çalmıştı rüzgar
Ya da boynundan koparmıştım bir martının
Hayal meyal hatırlıyorum
Rüzgarı
Ve savrulan damlalalarını yağmurun
Geceydi
Evet, evet gece!
Gökyüzünü rehin almıştı karanlık
Saçlarım dağınık, yüzüm sisliydi
Dudak kıvrımlarımda doğurgan bir yılan
Gözlerime doğru sürünüyordu
Sanki buz kırılıyordu şakaklarımda
Şakaklarımda keskin bir sancı
Soğuk kan kokusunu hatırlıyorum
Çok soğuk!
Ya bir Şubat tanrısı ruhunu üflemişti içime
Ya da kalbini koparmıştım rahmindeki şeytanın
Geceydi
Karanlığın içindeydim
Hayal meyal hatırlıyorum
Kadının saçları dağınık
Yüzü sisliydi
Belki de katili bendim, bilmiyorum
Ucu kesik bir ip vardı yerde
Ve bir kadın
Yüzü, yüzümden bir parça!
Ergenlik dönemine giren çocuklarınız,vücudundaki homonal salgılarının artması sonucu, bir buhran çağı yaşamaktadırlar. Bu dönem içinde, üstüne fazla gidilmesinin, farklı sonuçlar çıkaracağını biliyorsunuz. Bu yüzden, çocuklarınız için elinizden geldiğince daha toleranslı olmak zorunda hissediyorsunuz kendinizi. Çünkü biliyorsunuz ki, ergenlik döneminden geçen çocuklar, daha saldırgan ve daha çok kendine buyruk olur. Çocuğunuzu bu buhran döneminden korumak ve ilerleyen dönemlerde sizin değiminizle ” Kötü bir çocuk! ” olmaması için, daha fazla sevgi vermek zorundasınız.
Sevgi ve anlayış!
Eğer çocuğunuzu ergenlik döneminde iyi algılayıp, ona gereken sevgi ve anlayış duygularınızı çoğaltmışsanız, çocuğunuz bu dönemi rahat bir şekilde atlatıp, iyi çocuk olma şansını elde edecektir.
Gelelim diğer çocuklara; hani o asi_buhran dönemlerinde, babalarının annelerinin, gözlerinin önünde öldürüldüğünü gören çocuklara! Hani babasını bir bayrağa sarılı, oyun oynadığı sokaktan geçerken gören çocuklara! Tam da ergenlik döneminin içinde, bu nasıl bir acı!
Ne yapıyor biliyor musunuz bu çocuklar büyüdüğünde?
Kötü çocuk oluyorlar. Birbirlerinden nefret ediyorlar. Oysa ikisi de çocuktu. İkisi de masumdu. İkisinin de çocuk yüreğindeki acı birbirinden farksızdı. İkisi de birbirini katil biliyor artık.
Oysaki sarılsaydınız sımsıkı onlara, sevginizi onlara da aşılayabilseydiniz, ikinizi de çok seviyoruz, ikiniz de bizim çocuklarımızsınız diyebilseydiniz.
Çoğaltmasaydınız keşke çocukları, bu kadar acıyla birbirine düşman!
Sizler, kendi çocuklarınız ” Kötü çocuk!” olmasın diye, onca asiliğine, söz dinlemezliğine tek bir söz bile etmeden, o devasal sevgi dolu anlayışınızla onları bağrınıza basıp iyi çocuk yaparken, diğerlerinin çocuklarını aşağıladınız. Sizin çocuğunuz suç işlerken ”Çocuktur! ” dediniz ”Ergenlik dönemidir normal ” dediniz. Diğerlerinin çocukları suç işlerken, hep kocaman adamdılar değil mi ?
Çünkü onlar sizin çocuklarınız değildi. Çünkü onlar hep kötü çocuktu!
Sizden olan iyi, olmayan kötüydü hep.
Oysa bütün çocuklar aynıydı. Ayrıştırdınız…
İyi çocukları canavarlaştırdınız!
Sizi, hiç çocukluğunuzdan vurdular mı?
Kimliğinizden, dilinizden…
Peki ya düşlerinizden?
Yeni alınmış oyuncak bebeğiyle ya da oyuncak arabasıyla birlikte, mışıl mışıl uyurken çocuklarınız, uyanamadıkları oldu mu? İki adım ötenizde, yanıp tutuştu mu oğullarınız, kızlarınız?
Babanız yanağınıza öpücük kondururken, anneniz saçlarınızı tararken…
Birden!
Tam da gözlerinizin önünde
Daha siz okumayı bile öğrenmemişken
Daha siz annelerinizin memesindeki süte muhtaçken
Kırmızıyla tanıştınız mı hiç?
KIRMIZI!
Kırmızı, diyorum, kırmızı!
Kırmızıyı sevmez bazı çocuklar.
Söylenecek bir söz ?
Ne denilir ki bir veda anında
Hoşça kal, dışında
Hele de vakit bomboşsa
Bak işte!
Hiç söz yok
Canım cehennem
Cehennemin dibine kadar…
GİT! Desem
Tam da yara aldığımız yerden yakalıyorlar bizi
En şubat yanlarımızdan…
Her aşk katilini yanında taşır
Seve seve öldürülürsün…