” Sonbaharda hüznün damarını çatlatan,yapraklarını döken ağaçlar değil;
kanatlarından yaralanmış, gebe kuşlar.”
Deli bir mavinin içinden sızar o karanlık hatıra
Evinin en loş duvarlarına
Yırtılır yüreğinin içinde sonsuzluğu sevdanın
Sonra bir gemi kalkar avuçlarından
Bileklerinde intihar eder
O eskicinin bile uğramadığı harabe liman
Anımsamayı unuttuğun yüzler deler gözbebeklerini
Anımsamaya başlarsın
Neyi geride bıraktım sahi
Hangi mevsimdi
Hangi acele işlerdi
Neye koşturdum yalınayak, unutarak kendimi
Varoluş
Yokoluş
İlkbahardan kaçıp
Sonbahara sığınmak gibi
Özgürlüğümü düşürdüm
Ayak izlerinin en acıtan derinliğine
Bir çığlığa esir ettim
Şehrin tüm boşluklarını
Zaman geçti
Hayat devretti tüm sevgileri başka bir telaşa
Başka bir telaşla
Düşündüm
İrdeledim
Sahi değdi mi
Değmez mi!
Cehennem kaçkını pervasız bir rüzgârla
Sonbaharda dans ederken yapraklar
Havada asılı kalmış gebe kuşların çığlıkları ile uyandım
Anladım ki
Sen yoktun
Ve ben hiç senin olmadım
Ağlamak değil
Anlamak gerekiyordu
Anlıyorum
Gitmen gerekliydi ve gitmeliydin.